Tükenmişlik kavramı, bilimsel literatürde uzun süredir varlığını sürdürmekte olup genellikle mesleki bağlamda ele alınmıştır. Ancak zamanla bilim insanları okul ortamında tükenmişlik semptomlarını gözlemleyerek, bu kavramı öğrenciler bağlamında incelemeye başlamış ve okul tükenmişliği kavramını literatüre kazandırmıştır. Psikoloji literatüründe okul tükenmişliği; öğrencilerin uzun süreli akademik baskı ve başarısızlık nedeniyle enerjilerinin tükenmesi, okula yabancılaşması ve akademik çalışmalara yönelik ilgilerinin ve olumlu tutumlarının kademeli olarak azalması ile karakterize edilen bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışma, erken ergenlik dönemindeki öğrenciler (ortaokul) arasında okul tükenmişliği profillerini belirlemek ve bu profillerle ilişkili sosyal (arkadaş, öğretmen ve ebeveyn desteği) ve kişisel (öz yeterlik, öz saygı, koşullu öz saygı) kaynakları incelemiştir. Polonya ve Türkiye, bazı sosyokültürel değerler açısından benzerlikler taşımakla birlikte bireyci ve kolektivizm gibi kültürel boyutlarda önemli farklılıklar göstermektedir. Bu kültürel farklılıklar dikkate alınarak yürütülen, toplamda 959 Polonyalı ve Türk katılımcıyı içeren araştırma, nicel bir tasarıma dayanmıştır. Çalışmada, Gizil Profil Analizi (LPA) yöntemi kullanılarak, ergenlik çağındaki katılımcıların okul tükenmişliğinin dört alt boyutunda (okul faaliyetlerinden kaynaklanan tükenme, aileden kaynaklanan tükenme, okulda yetersizlik ve okula ilgi kaybı) benzer örüntülere sahip gizli alt gruplar belirlenmiştir. Analizler sonucunda üç temel tükenmişlik profili ortaya çıkmıştır: (1) Çok Tükenmiş Öğrenciler (%14,8), (2) Hafif Tükenmiş Öğrenciler (%63,5), (3) Tükenmemiş Öğrenciler (%21,7). Bulgular, "Çok Tükenmiş Öğrenciler" grubundaki bireylerin sosyal ve kişisel kaynaklar açısından en düşük puanlara sahip olduğunu göstermiştir. Ayrıca, "Hafif Tükenmiş Öğrenciler" grubundaki bireylerin, "Tükenmemiş Öğrencilere" kıyasla ebeveynleri ve öğretmenleri gibi önemli yetişkinlerle daha zayıf ilişkiler geliştirdiğini ve daha düşük öz saygı seviyelerine sahip olduğunu ortaya koymuştur. Kültürlerarası örneklem bağlamında yapılan analizler sonucunda, Polonyalı öğrencilerin Türk ergenlere göre tükenmişlik semptomlarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma, erken ergenlik döneminde okul tükenmişliğinin yaygınlığı ve farklı düzeylerinin anlaşılması açısından önemli bir katkı sunmaktadır. Bulgular, gençlerin önemli bir kısmının hafif düzeyde dahi olsa okul tükenmişliği semptomları yaşadığını göstermiştir. Bu durum, okul tükenmişliğinin yalnızca bireysel bir sorun olarak değil, aynı zamanda sosyal bir olgu olarak ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Erişim bağlantısı: https://link.springer.com/article/10.1007/s12187-024-10169-8